Kaygı bozukluğunun temel özelliği, kişinin gündelik hayatta karşılaştığı olaylarla ilgili olarak, engelleyemediği aşırı bir endişe ve kuruntulu beklenti (evham) içinde olmasıdır.
Ekonomik durum, muhtemel iş yükümlülükleri, sağlık sorunları, çocukların yaşayabileceği olaylar, ev işleri, onarımlar, randevulara yetişememe gibi günlük konularla ilgili olarak aşırı/ölçüsüz endişe ve kuruntular sıklıkla görülmektedir.
Kaygı bozukluğu, sosyal ya da mesleki işlevlerde önemli bozulmaya ya da hastada belirgin strese neden olan, çeşitli somatik belirtilerin (psikolojik kökenli ağrılar) eşlik ettiği yaygın endişe hali olarak tanımlanmıştır.
Kaygı bozukluğu sıklıkla görülen bir durumdur ve bir yıllık yaygınlığı için akla uygun tahminler %3 ile %8 arasında değişmektedir. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere oranla yüzde elli daha fazladır.
Kaygı bozukluğu olan kişilerinin sadece üçte biri psikolojik tedavi için başvurmaktadırlar. Birçok hasta genellikle pratisyenlere, dahiliye doktorlarına, kardiyologlara, göğüs hastalıkları hekimlerine veya gastroenterologlara başvurarak, bozukluğun somatik, fiziksel belirtileri için tedavi aramaktadırlar.
Birçok mental bozukluk gibi, kaygı bozukluğu’nun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak, biyolojik araştırmalar beynin kaygı ile ilişkili bölgelerinde (kortikal yapılar, limbik sistem, bazal gangliyonlar ve serebellum) nöral iletinin bozulmuş olabileceğini düşündürmektedir.
Kaygı, insanın düşünceleriyle yarattığı bir his olduğundan dolayı, “yanlış yorumlamalar” “olumsuz düşünceler” “aşırı genelleme yapmak” “negatif bir bakış açısına sahip olmak” gibi etmenler de kaygı bozukluğuna yol açan başlıca nedenlerdir.
Kaygı Bozukluğunda özellikle önemli olan ruhsal süreç, kişinin “çevre üzerinde denetiminin olmadığı” inancıdır. Denetlenemez olaylardan kaynaklanabilecek tehlikeler (kazalar, hastalıklar, felaketler v.s.) zihni sürekli meşgul etmektedir. Kişi sürekli olarak potansiyel tehlike yaratan uyaranları izlemekte, tehlike oluşturmayan (hoş) uyaranları ise dikkate almamaktadır. Bu durum, hastalarda otomatik ve farkında olunmadan işleyen bir zihinsel düzenektir.
Kaygı Bozukluğu yaşayan kişiler endişelerinin aşırı ve yersiz olduğunu her zaman kabul etmeyebilirler. Kişi yoğun endişesini durduramadığı için dikkatini olağan işlere odaklamada güçlük çeker, dalgınlaşır.
Hastalar huzursuz, çabuk heyecanlanan ve sabırsız kimselerdir. Yüz ve beden gergin, eller genellikle titremektedir. Kas gerginliğine bağlı seyirmeler, titreme, ağrı ve sızılar olabilir. Baş, sırt, omuz ağrıları ve sertliği sıktır. Kas gerilimi özellikle alın kaslarında çok yoğundur. Çoğu hasta uyku sorunları, kabus ve karabasanlar yaşar.
Kolay yorulma, ağız kuruluğu, aşırı geğirme, soluk alma ve yutma güçlüğü, çarpıntı, sık idrara çıkma, erken boşalma- ereksiyon güçlüğü, kulak çınlaması, baş dönmesi, uyuşmalar gibi yakınmalar ayırıcı tanı problemleri doğurmaktadır.
Kaygı belirtilerinin kişiler tarafından bedensel hastalık kaygılarına yol açması kaygıyı daha da ağırlaştırmaktadır. Bu durumda hipokondriyazis (hastalık hastalığı) ile ayırt etmek güçlük arz edebilir.Yaşın ilerlemesi ile genellikle kaygı bozukluklarının görülme sıklığı ve belirtilerin şiddeti azalmaktadır. Yine de yaşlılık döneminde karşılaşılan kaygı hastalıklarının % 60-70ini Yaygın Kaygı Bozukluğu oluşturmaktadır.
Kaygı Bozukluğu Tanı Ölçütleri
- En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, birçok olay ya da etkinlik hakkında ( işte ya da okulda başarı gibi) aşırı anksiyete ve üzüntü (endişeli beklentiler) duyma.
- Kişi, üzüntüsünü kontrol etmeyi zor bulur.
- Anksiyete ve üzüntü, aşağıdaki altı semptomdan üçüne (ya da daha fazlasına) eşlik eder(son 6 ay boyunca hemen her zaman en azından bazı semptomlar bulunur). NOT:Çocuklarda sadece bir maddenin bulunması yeterlidir.
(1) huzursuzluk, aşırı heyecan duyma ya da endişe
(2) kolay yorulma
(3) düşünceleri yoğunlaştırmada güçlük çekme ya da zihnin boşalmış gibi olması
(4) irritabilite
(5) kas gerginliği
(6) uyku bozukluğu (uykuya dalmakta ya da sürdürmekte güçlük çekme ya da huzursuz ve dinlendirmeyen uyku)
- Anksiyete , üzüntü ya da fizik yakınmalar klinik açıdan belirgin bir strese ya da toplumsal, mesleki ya da önemli diğer işlevsel alanlarda bozulmaya neden olur.
- Bu bozukluk bir maddenin (örn; kötüye kullanılan bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
En yaygın olarak, kaygı bozukluğu olan hastalar bazı somatik (psikolojik kökenli fiziksel şikayetler) belirtiler konusunda yardım için genel pratisyene ya da dahiliye uzmanına başvururlar. Alternatif olarak, kişilerin özgün bir belirti için bir uzmana başvururlar – örneğin, kronik diyare.
TEDAVİ
Kaygı bozukluğu olan kişilerinin en etkili tedavisi psikoterapötik ve destekleyici yaklaşımların kombinasyonudur.
Özellikle davranışçı-bilişsel psikoterapiler ile kaygı bozukluğunda başarılı sonuçlar alınmaktadır. Düşünce biçimlerini ve bunların rahatsızlık verici işlevini hastalara göstermek hedeflenir. Kötü işlevli düşünceleri yeniden yapılandırma, gerçek yaşam şartlarında üzerine gitme denemeleri, derecelendirilmiş ev ödevleri yanında solunum eğitimi, kas gevşetme teknikleri kullanılır. Yagın Anksiyete Bozukluğu yaşadığından şüphelenen kişilerinin mutlaka bir uzmana başvurmaları ve profosyonel destek almaları gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki herhangi bir kaygı bozukluğunu yaşamamak için alınabilecek bir takım öneriler vardır. Bu nedenle kaygılarınızla başa çıkmadığınızı düşüyorsanız mutlaka yardım ve destek alınız.